Bir İnsan-ı Kamil: Hasan Koç Baba
Bir İnsan-ı Kamil: Hasan Koç Baba
(*Fotoğraf Koç Baba'nın değil, dedem Hasan Sazcı ve eşiti Kıymet Sazcı babaannemin fotoğrafı. Maalesef elimde herhangi bir fotoğrafı yok.)
Yıl 1960, Anadolu halkının özellikle Alevilerin inanç ve kültürünün büyük bir değişime dönüşüme uğradığı yıllar. Köyden kente göç sonrası bozulan talip-rayber-pir-mürşit ilişkisinin Adana’da yeni yeni başladığı zamanlar.
Adıyaman’dan Osmaniye’ye oradan Adana’nın önemli Alevi yerleşim yerlerinden biri olan Bota Mahallesine bir aşiret geliyor. Bu aşiret yazacağım olaydan önce geçimini hırsızlık ile sağlayan bir topluluk.
Bu yazımın konusu olan Hasan Koç’ta bu aşiretin bir ferdi. Ancak diğerlerinin yaptığı gibi hırsızlık yapmıyor, bu yüzden halk arasında derviş gözü ile görülüyor. Aynı zamanda bir kısımdan da tepki görüyor, bu tepkilere dayanamayan Hasan Koç ilk kez gaftiliğe*gidiyor. Ancak gittiğinden tam hırsızlık yapacakken bir dedenin kendisine “Oğul yapma, etme, eyleme.” dediğini duyuyor. Aynı dakika durumun farkına varan polisler onu tutukluyor.
İnsan-ı Kamillik yolunda Hasan Koç:
Tutuklanan Hasan Koç Adana’daki doluluk nedeniyle memleketi Adıyaman’a sevk ediliyor. İşte bu sevk ediliş Hasan Koç’un Hakk Yoluna ilk adımı atmasını sağlıyor.
Ondan 2-3 sene önce “Cıgara(Kenevir)” içtiği için tutuklanan Adıyaman Bulam’lı Pir Ali Baba ve yanındaki diğer pirler ile aynı koğuşa düşen Hasan Koç koğuşa girdiğinde karşısında ki dedenin kendini o gün uyaran dede olduğunu farkediyor ve niyazbent oluyor. ( Burada açıklık getirmem gerekir. Adıyaman’da ve bizim Malatya’daki bazı ocakların rehber-pir-mürşit’leri Hakikat ehli ile yapacakları cemden önce “dem” yerine içermiş. Bende bir kez buna tanıklık ettim. Ancak günümüzde devam etmediğini biliyorum.)
Pir Ali Baba ve diğer Baba Erenler, Hasan’ın Hakk Yoluna olan aşkını fark ediyorlar ve onu sınava tabii tutuyorlar. Hasan 3 yıl boyunca çilesini dolduruyor. Pir Ali Baba ve diğer erenlerin oradan ayrılacağı güne yakın bir zamanda son kez irşat ediyorlar. Bu erkanın sonunda “ Sırr-ul Ekber” veya bazı ocaklarda “Hakk Sırrı” denilen sır veriliyor.
Gün geldi çattı, Pir Ali Baba ve diğer erenlerin cezası bitti ve Hasan Koç ile yolları ayrıldı.
Hasan Koç eş/baba/oğul sıfatını bir kenara bırakıyor, Pir’inin cemalini düşlüyor.
Günler, aylar, yıllar geçiyor Hasan kendi için dergah görevi gören cezaevinden çıkıyor. Görüşmelerinde ailesine söylediği gibi direkt Ali Baba’nın yanına gidiyor bir 6-7 yılda orada Pir’e hizmet ediyor, çile dolduruyor.
Ardından Pir, talibi olan Hasan’ı hâlâ o kötü işi yapan aşiretinin başına onları doğru yola iletmesi için gönderiyor.
O artık Hasan Koç değil; benliğini, kibrini özünden silmiş , Ehli Turab’ın bendesi olmuş Koç Baba’dır.
“EHLİ TURAB’A UYUN, HAKK’A ASİ OLMAYIN, HAKK YOLUNDAN AYRILMAYIN”
Dervişlik hırkasını eynine giymiş Koç Baba sabaha doğru aşiretinin bulunduğu çadırlara gelir. Eşini, çocuklarını uyandırır ve sabaha kadar muhabbet eder, aşiretin vaziyeti hakkında bilgi alır ve uyur. Sabah kalktığında her çadırın başında bir kurban görür, şaşırır.
Koç Baba’yı gören herkes niyaz etmek için gelir Koç Baba “Niyazınız Hakk’a olsun” diyerek geri çevirir.
Orada bulunanlardan birine bu koyunların ne için olduğunu sorar. O kişide Koç Baba’nın yaptığı hizmetleri duyduklarını onun aşkına lokma yapacaklarını söyler.
Koç Baba bunun üstüne bu koçları nereden aldıklarını sorar. Onlar da çaldıklarını itiraf ederler.
Bunun üzerine Koç Baba
- “Hele bir beni dinleyin canlar” der ve o dillerde söylenegelen o sözünü söyler.
- “ Ehli Turab’a uyun, Hakk’a asi olmayın, Hakk yolundan ayrılmayın. Çaldığınız koyunları sahiplerine götürün, bir daha bu işi yapmayacağınıza ikrar verin. Aksine devam edecek olan “Düşkün’dür”, Hakk’a asi olmuştur. O kişi mencilisten (toplumdan) uzaklaştırılmalıdır. Tövbe edin yanıma öyle gelin.”
Bunun üzerine halk koyunları sahiplerine götürmüş, tövbe etmiş ve Koç Baba’ya niyazbent olmuşlar. Tabii aralarından yapmaya devam edenlere bir düşküne ne yapılıyorsa o yapılmış.
Koç Baba artık çadırlarda düzeni sağlayamayınca Adana/ Bota Mahallesine aşireti götürmüş. Arsa almışlar ev, bark sahibi olmuşlar ve çalışmaya başlamışlar.
Süreç böyle devam etmiş, bizim ailede 1975 yılında oraya yerleşmiş.
Dedem ve Aşık Ali dedem; Koç Baba ile tanışmış, birlikte hizmet yürütmüşler.
Koç Baba fazla konuşmaz ancak çok iyi dinlermiş. Yol diliyle söylemek gerekirse “Yükü lal-ü gevher’di ve müşteriye satardı.”
Aşk pazarında tellallık yaparken müşterilerinden biri de Kızıldeli Ocağı evladı Hasan SAZCI’ ydı (dedem).
Her akşam bir kişinin evinde ya da Koç Baba’nın avlusunda toplanır, ortaya bir ateş yakar, muhabbet edip, semah tutarlarmış. Perşembe günü yaptıkları ise sabaha kadar sürermiş.
Babam ve Halamın anlattıklarına göre “ Her ‘Şah’ demelerinde ev inlermiş.”
O aşk hali o kadar etkilermiş ki dedemi, eve geldiği zaman da nefes okur, semah dönermiş.
Hasan Sazcı'nın Hakikat aşkını ve yol-erkan bilgisinin farkında olan Koç Baba “Sırr-ul Ekber” ya da “Hakk Sırrı” dediğimiz sırrı hak ettiğini düşündüğü için ona verir.
Koç Baba, Hakk’a göçmeden evlatlarını, akrabalarını uyarır.
- “Evlatlarım,canlar; ben yaşıyorken sizi bir arada tutmaya, Hakk yoluna yönlendirmeye çalıştım. Ancak riyakar olduğunuz aşikardır. Ben göçtükten sonra eskiye döneceksiniz, Hakk’a asi olacaksınız biliyorum. Sizden sorumlu olarak son kez uyarıyorum; Riyakarlık etmeyin, harama el uzatmayın; elinize, belinize, dilinize sahip olun. Ehli Turab’a muhip olun.”
Söylediği gibi de olur, Koç Baba hakka yürüdükten sonra çocukları ve aşireti kötü işlere tekrardan yönelir.
Halk Arasında Anlatılan Kerametleri:
Ehli Turab olanların gerçek kerameti, Hakikat ilmidir.
- Dedem bohçacılık yaptığı yıllarda Koç Baba’ya niyaz eder, ardından işe gidermiş. Bir gün niyaz etmeye gittiğinde evde olmadığını fark eder. Bunun üzerine dedem oradan ayrılır, dolmuşa biner. Dolmuşta bir yorgunluk çöker o anda Koç Baba’nın sesini duyar “ Hasan beni beklemeyip gittin. İn yanıma gel.” der. Dedem bunun üstüne irkilir, dolmuştan iner. O indikten iki dakika sonra araba kaza yapar. O anda tekrar ses duyar: “ Oğlum deden Mamut Baba’nın, gerçeklerin eli üzerinde, sen doğru ol yeter ki.” der.
(Araçta ki kimsenin kaza sonrası burnu bile kanamamış.)
-Köyde kimin başına kötü bir şey gelecekse ona günler öncesinden söylemesi. Gelecek mihmanın haberini vermesi ve Hakk lokmasını hazırlaması.
Aşık Ali dedemden, Koç Baba’dan, Mamo Temiz dedelerden aldığı gevheri bana açtığı için Hakk’a göçmüş Hasan dedeme aşk-ı niyazım olsun.
Hakk ve Hakikat yolunda hizmet yürüten cümle canların hizmetleri, himmetleri, hikmetleri; yolumuzu, bilincimizi aydınlatsın.
Canların devr-i daim, mekan-ı ışık, gelişleri tez olsun.
Mezarı: Adana Ceyhan Asri Mezarlığı
Ehli harabatız, biz lâmekanız,
Yere, yurda bizi tutma efendim.
Güruh-u Naciyiz, biz pür-ü pâkız,
Necise, bedhaha katma efendim.
Gerçeklerden olur sana inayet,
Dilinden dökülür her dem bir ayet.
Fehmedip almayı dilersen şayet.
Mushaf'ın gereği kalmaz efendim.
Gahi sahra gahi deniz biz olduk,
Gahi Merdan gahi Hızır biz olduk,
Gahi Veli gahi Deli biz olduk,
Kâinatta vücut bulduk efendim.
Arama aslımız Hint'te, Yemen'de,
Bulamazsın bizi hiçbir millette,
Kadimden uyanan ulu delil'de,
Bu evreni gezdik geldik efendim.
Ozan Devri olup geldim efendim.
Ozan Devri (Mustafa Sazcı)
Aşk ile...
Ehli-harabat: Alevi Edebiyatı'nda genel anlamda Tasavvuf'ta insanlık aleminin tüm kötülüklerinden özünü soyutlamış, kendini Hakk ve Hakikat'e adamış kişi.
Lâmekan: Belli bir yeri olmayan, mekansız
Güruh-u Naci: Dünya varolduktan beri iyiliğin safında olanlar.
Mushaf: Kutsal Kitap (Genel anlam da Kur'an anlamında kullanılır.)
MUSTAFA SAZCI (DEVRİ)
#Kureyşan #AbdalMusa #Kızıldeli #Adıyaman #Alevilik #Kızılbaş #Malatya #KoçBaba #HakkYolu
Yorumlar
Yorum Gönder