Zindandan Kurtulmak-1:
“Şu vücud-u adem cana
zindandır,
Seyran et zindanı aş
demedim mi?
Derenin önünde bendi
düşmandır,
Yıkıp da deryaya koş
demedim mi?”
Aşık Ali Dede
“Oğul, içinde bulunduğumuz
cihânda iki alem vardır. Birine derler ki Zulümat Alemi diğerine de Nur Alemi.
Etrafında gördüğün herkes, şu naçarda birinci alemdedir. Bizlerin gözleri
vardır görmez, kulakları vardır duymaz, akılları vardır akletmez. Çünkü
karanlık alemindeyik, benlik denilen varlık Hakikata vasıl olacağımız tüm azalarımızı
mühürlemiştir. Ee gurban; göze nur gönülden gidecek ki göz görsün, kulak
işitsin, akıl akletsin. Gönül mühürlüyse ne yapacağız? İşte mesele orada; o
kişinin önce nefsini terbiye etmesi, daha sonra nefsini ve kalıbını tanıması,
kalıp iken yola talip olarak kendinden geçip kendini bulması gerekir. Yoksam
değil mum yakmak, güneşi endirsen yere o karanlık aydınlanmaz. Diğer alem ise
Nur alemi, o alemdekilerin ayak türabıyım onlar bakmadan gören, duymadan
işiten, söylemeden fehmedenlerdir, onlar gök ile yerin sahibidir…”
Hasan Dede
Mürşid-i Kâmillerin,
İnsan-ı Kâmillerin meclisine sürünerek girdiğim o günden beri, hiçlik deryasına
gark olanların târında onlar ile kürek çekiyorum. Çekiyorum lâkin benden
geçmek, nefsini öldürmek kolay olmasa gerek. Hissediyorum… hissediyorum bu
zindanın içindeki olan canın ızdırabını. Sahi, Yunus’un hapsolduğu balık,
vücudu olabilir miydi? Ya da Muhammed’in zindan dediği dünya, üç yüz altmış
altı sokağı, dörtyüz kırkdört bin dergâhı ile vücudu…
Tüm bu soruların cevabını
yine aşıkların, sâdıkların, bağrı yanıkların, uyanıkların kelâmlarında arayalım;
arayalım ki bulalım, şüphesiz ancak arayanlar bulur.
Aşık Ali Dede’nin
nefesinde buyurduğu üzere, insan vücudu aşık için bir zindandır. Aşığın, maşuğa
kavuşması ancak o zindanın aşılması ile mümkün olacaktır. Lakin bu meselede can
ile cananı kavuşturmak iki cümlede anlattığımız kadar kolay olmasa gerek. Her şeyi
bir kenara bırakın dünya üzerindeki var olan her şeyden tatlı olan nefisten
dolayısıyla kin, kibir, buğz, adavet gibi söylerken yerdiğimiz ancak
vazgeçemediğimiz çirkinliklerden nasıl kopacağınızı düşünün. Çok zor değil mi?
Şüphesiz ki çok zor ancak Hakikat
rahında sabit kadem kılacak olanların geçmesinin zaruri olduğu bir duraktır bu.
Bunun için evvel aklın kemendini nefse değil, nefsin kemendini akıla vermek ve
bu doğrultuda nefsi ıslah eylemek gerekir. Eğer tüm bu sancılı süreci aşarsak ancak
gönlün dolayısıyla hakikate vasıl olacağımız cemî azamızın mührünü çözmüş
oluruz.
Gönlün ve dolayısıyla
cümle azaların mührünü çözen kişi içinde bulunduğu zulümat aleminde kendi
özünde delilini uyarır ve o vakit ikinci alem yani “Nur aleminde” kendini bulur.
Ve o vakitten sonra onun nazar kıldığı her yer Hakk tecelligâhıdır.
Vücudun içindeki insan
damla da zerre iken, vücudu aşan adem ise damla iken artık derya olmuştur. Bir
diğer deyişle Şah-ı Merdan’ın buyurduğu üzere vücudu aşmayan adem “kendini
küçük bir cisim.” sanar oysa ki vücudunu aşan adem “en büyük alemin kendinde
gizli olduğunu” bilir. Buna binaen şu teşbihte bulunabiliriz. Vücudun aşmayan insan
deryada yüzen ağzı kapalı, içi su dolu bir şişedir. Cem-i azanın mührünün çözülmesi
ise şişenin tıpasının açılması anlamına gelir. Bu meyanda sağir(küçük),
kebirle(büyükle); küçük alem, büyük alemle, damla deryayla veya mikro makroyla hemhâl
olur. Aşık-ı sadıkların “Hakk’ın varlığında erimek, hiçliğin içinde varlığı
bulmak” dediği de bu olsa gerek.
Ve yine erenlerin buyurduğu
üzere terk-i adem-i vücûd eyliyen, vâcib-ul vücud’da hasıl olur. Yani kendi bedenini
terk eyleyen insan Hakk’ın varlığında yani yine kendi bedeninde kendi varlığını
kaim eyler.
Yanlış anlaşılmaya mahal
vermemek adına vücudu terk eylemekten kastımız “fiziken ölmek” olarak algılanmamalı
bizim kastımız farklı farklı şişelerdeki suları birleyebilmek yani vücudu ortadan
kaldırarak canı canana kavuşturmaktır kısacası “ölmeden evvel ölmektir.”. Hasan
Dede’nin “Aşıklar için ölüm miraçtır.” sözünde vurguladığı gibi kudret
kandilinde bir ziya(nur) iken ana rahminden yani kubbe-i rahmandan cisim bulan insan
yolda ölümünü gerçekleştirip terk-i vücud eyleyince yine o ziyaya(nura) bir
başka deyişle cananına kavuşacaktır.
Yazının ilk kısmını tamam
eylerken son söz niyetine:
Biz, o’yuz ancak o
yalnızca biz değildir. O vakit:
“Gafil olma cümle cihan
bir vücud,
Fark edersen aziz mihman
sendedir.”
Virani
Hü!
MUSTAFA SAZCI
Yorumlar
Yorum Gönder